Son yeniləmə: 3 İyun 2024 19:10
BAYRAQDAR MEDİA – İngiltere’de ülke genelinde 4 Temmuz’da gerçekleştirilecek genel seçimleri mevcut Muhafazakâr Parti’nin açık ara fark ile kaybedeceği şimdiden belli oldu gibi.
ABD’de de Kasım ayının ilk haftalarında Cumhurbaşkanı seçimleri yapılacak.
Avrupa Birliğinde ise seçimler bu hafta içinde, perşembe sabahı başlayacak ve Pazar akşamı bitecek. Gidişat, Avrupa Birliği’nin oluşum prensiplerine aykırı doğrultuda.
Şöyle biraz gerilere gidelim, sonra sadede geleceğim.
1945 yılında Almanya’nın yenilgisi, ABD’nin zaferi ile sonlanan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa kıtasının önde gelen İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya gibi ülkeleri kalkınabilmek ve eski günlere dönebilmek için ABD’nin siyasi/ ekonomik sömürgesi olmayı kurtuluş olarak görmüşlerdi.
ABD’nin baskısı ile sanayinin iki temel hammadde olan kömür ve çelik sektörünü güçlendirmek için 1951 yılında Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda birleşerek Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu (AKÇT) kurdu. ABD, AKÇT’yi hem siyasi hem de ekonomik olarak sıkı sıkıya kontrolü altına aldı. Gerekli olan tüm sermaye ABD’li şirketler tarafından sağlandı.
İkinci adım olarak ABD, kendi ihracat pazarını genişletmek, küresel ekonomiye ve finans dünyasına hükmetmek için AKTÇ üyeleri ile İngiltere’ye adeta aba altından sopa göstererek ellerindeki sömürgelerine bağımsızlık vermeye zorladı. Avrupa ülkelerinin sömürgelerine bağımsızlık vermeleri 1967 yılına kadar sürdü. Fransa, sanki de sömürgelerine bağımsızlık vermiş gibi kritik madenlere sahip sömürgelerini perde arkasından yönetmeye günümüze kadar devam etti.
Başa dönersek, İngiltere’de bu hafta içinde başlayacak ve hafta sonuna kadar sürecek olan seçimlerde Muhafazakarların iktidarı kaybedeceği, ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi’nin de seçimi kazanacağı kesin. Her ne kadar seçimlerin birinci ve ikinci günü resmi iş günü olsa da bize yabancı olan “Posta ile oy verme” ve “Arkadaş ile oy verme (Proxyvoting)” gibi yöntemlerle çalıştığı iş yerinden izin alamayan seçmenler oylarını kullanabilecek.
Avrupa Birliği seçimlerinde ise milliyetçi ve muhafazakâr partiler yükseliş, Liberal ve Yeşiller partileri ise düşüş yolunda. Milliyetçi ve muhafazakâr partiler yükselişe rağmen kendi içlerinde ikişer gruba ayrılmış durumda. Bir grup ABD taraftarı, diğeri de ABD karşıtı.
Avrupa Parlamentosunda bazı gruplar sandalye kaybederken bazıları da teslimiyetlerini arttıracak. Tabi şimdiden hangi grupların güçleneceği belli olmaya başladı. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un listesinin içinde yer aldığı Avrupa’yı Yenileme Grubu (Renew Europe) yüzde 17’lik bir kayıp yaşayacak. Buna karşın milliyetçilerin oluşturduğu Kimlik ve Demokrasi Grubu (Identity and Democracy) iki sıra birden yükselip 4’üncü sıraya oturacak.
AB’nin ana direklerinden olan Almanya ve Fransa arasında birkaç yıldır ciddi görüş ayrılıkları sürmesine rağmen Fransa, Almanya ve İtalya Parlamentodaki koltuk sayısını arttıracak. Bu da ABD’nin AB üzerindeki mutlak etkisinin devam edeceğine işaret ediyor.
Asıl önemli olan gelişme ise Avrupa Parlamentosu seçiminden sonra yaşanacak.
Avrupa Parlamentosu’nun gündemine “Avrupa Birliği’ndeki veto haklarının sona erdirilmesi veya oybirliği ile oylama ve karar alma süreçlerine son vermek” konusunun girecek olması.
Geçtiğimiz 12 ay boyunca Avrupa Birliği vatandaşı on binlerce kişi fikirlerini, Avrupa Birliği’nin geleceği ve endişelerinin tartışıldığı “Avrupa’nın Geleceği Konferansı”na iletti. Konferanstan çıkan en önemli sonuç “Avrupa Birliği’nin yarının dünyasında ayakta kalabilmesi için reform yapması ve Avrupa Birliği’ndeki veto haklarının sona erdirilmesi ve kararların oyçokluğu ile alınması” oldu.
Bunun sonucunda ne mi olacak? Sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” gibi ülkeler artık “Veto Hakkı” ile Avrupa Birliğini, kendi siyasi ve mali çıkarları doğrultusunda tepe tepe kullanamayacak ve Avrupa Birliği’nin arkasına saklanamayacaklar.
Özetle, önümüzdeki yıllarda, özellikle Doğu Akdeniz ve Orta Doğu coğrafyasında farklı gelişmeler yaşanacak gibi…