Son yeniləmə: 23 Fevral 2024 10:04
Dr. Nihat Büyükbaş: Dünyanın hiçbir yerinde, Türk anne babalar kadar çocuklarına “iyi okul”, “iyi eğitim” için her çeşit fedakarlığa katlanan başka bir millet görmedim
BAYRAQDAR MEDİA – Türkiyede ikinci baskısını yapan ve Azerbaycan Türkçesi ile Azerbaycan’da da basılan “Türklerde Eğitim” kitabının yazarı, eski Bakü Eğitim Müşaviri, Dr. Nihat Büyükbaş ile söyleşi…
-Sizi Türklerde Eğitim kitabını yazmaya götüren temel neden nedir?
-Dünyanın en eski uygarlıklarını kuran Türklerin son bin yılda insanlık yararına bir buluşa öncülük edememeleri, bilim üretecek insan kaynaklarını yetiştirememeleri, kurdukları insan yetiştirme sistemlerinin bilim, bilimsel düşünme, bireyde hayal kurdurma, ezberletme ile düşündürme ilişkilerini sorgulamamla başladı diyebiliriz.
-Kitabınızın fikri alt yapısına kaynaklık eden yaşantılarınızdan bahseder misiniz?
-Öğretmenliğimin beşinci yılında hem öğretmenlik yapıp hem de 12 kişilik bir sınıfta dört yıl boyunca “Eğitim Yöneticiliği ve Denetçiliği” bölümü ikinci lisans eğitimi sürecindeki kuram-uygulama eğitimim, eğitim müfettişliğimin ilk yılında bir yandan alan denetimleri, diğer yandan “Eğitim Programları ve Öğretim” alanında testli, merkezi kademeler arası geçiş sınavlarının ürünü, “Özel Dershanelerin Türk Eğitim Sistemindeki Yeri ve Denetimi” konulu tezimle yüksek Lisans sürecinde okuduğum yerli ve yabancı “eğitim” konulu bilimsel makaleler, kitaplar ve bizzat yazdığım kendi makalelerim, 90’lı yıllarda gündeme gelen “Toplam Kalite Yönetimi” il formatörlüğüm sürecinde aldığım ve verdiğim eğitimler, 9 yıl boyunca icra ettiğim İl Milli Eğitim Müdürlüğüm sürecinde okullaşma oranları, kız çocuklarının eğitimi, Bilim Sanat Merkezi, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler liseleri gibi okulların kuruluşu ile öğrendiklerim, özellikle çeşitli Avrupa Ülkelerine proje bazlı eğitim gezilerindeki gözlemlerim, Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi yöneticiliğimde Türk toplulukları ve Cumhuriyetlerinde yaptığımız bilimsel toplantılarla Türk Dünyası ile etkileşim ve nihayet 52 yaşında başladığım Bakü Bilimler Akademisinde “Türklerde Eğitim” üst başlığı ile Azerbaycan ve Türkiye Ortaöğretiminde Tarihin Öğretimi” konulu Doktora çalışmamız.
Bu dönmelerde, bin yıldır Anadolu’da bağımsız yaşamış Türkiye Türklerinin eğitim sistemlerini, Rusya Federasyonu içinde yaşayan Türk Toplulukları, 30 yıllık bağımsız devlet geçmişi ile Türk Cumhuriyetlerinin okul, öğretmen ve sistem bazlı araştırmalarımızı batı medeniyetinin temelini oluşturan eğitim sistemlerini karşılaştırma imkanlarına kavuştum.
Son olarak 2019-2023 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığımız nezdinde sürekli görevle Bakü Eğitim Müşaviri olarak, pandemi döneminde “uzaktan – online eğitim”, “yurtdışı eğitim” ve Karabağ savaşı sürecinde tarih bilinci ve özellikle Türkiye-Azerbaycan Üniversitelerinde eğitim alan Azerbaycanlı gençlerin, Karabağ’ın esaretten kurtarılmasına yönelik her alanda gösterdikleri tutum, yaşadıklarım, uyguladıklarım ve gözlemlerimdir diyebilirim.
Dünya Eğitim Tarihinin en “ideolojik dönüştürücü” eğitim sistemi
-Tarihi perspektiften baktığınızda, dün ve bugün Türk Dünyasının sizi en çok etkileyen eğitime dair gözlemleriniz nelerdir?
-Büyük çoğunluğu Türk kökenliler olmakla birlikte 100’den fazla etnik gruba sahip ve yaklaşık 70 yıl süren Sovyet İmparatorluğunun egemenliği altına aldığı farklı milletleri sadık birer Sovyet Vatandaşı yapma adına uyguladığı eğitim sistemidir. Bana göre Dünya Eğitim Tarihinin en “ideolojik dönüştürücü” eğitim sistemi olmuştur.
Sovyet döneminde Rusların egemenliği altına aldığı Türk topluluklarının Anadolu Türkleri ile bağlarını koparmak adına yaptığı düzenlemelere karşın, Türk aydının varlığının sembolü olan Türk dilini koruma adına verdiği mücadelelerdir.. Rusların Türk topluluklarının Kiril alfabesi yerine o devirlerde Arap alfabesini kullanan Türkiye ile bağlarını koparmak için latin alfabesini kullanmayı kabul etmesi, 1928’de Türkiye Latin alfabesine geçince tüm Sovyet Coğrafyasında Kiril alfabesine geçişi, Rusların her Türk topluluğu için ayrı dil, karışık alfabe üreterek birbirlerini anlamayacak hale getirmesi ve bu toplulukların anadillerini yaşatma, o günün baskıcı ağır şartlarına karşın hayatı pahasına, “Türkçe eğitim” için verdikleri mücadeledir. Bunu kitabımda belgeleriyle ayrıntılı olarak işledim. İkinci gözlemim Türk kökenli ailelerin çocuklarının eğitimi için gösterdikleri olağanüstü çabalardır. Dünyanın hiçbir yerinde, Türk anne babalar kadar çocuklarına “iyi okul”, “iyi eğitim” için her çeşit fedakarlığa katlanan başka bir millet görmedim. Kendi vatandaşlarının bu özverilerini yurtdışı eğitime, yabancı okullara kanalize eden, teşvik eden Türk devletlerinden başka devlet görmedim maalesef.
Batıya çeşitli alanlarda yetişmiş insan kaynağı için yurt dışına öğrenci gönderiyoruz
-Yurtdışından eğitim faaliyetlerini yürütmüş, araştırmış, akademik olarak çalışmış ve yazmış bir yazar olarak, Türk Devletlerinin Yurt Dışı Eğitim politikaları hakkındaki gözlem ve önerileriniz neler olabilir?
-Elbette var. Tanzimattan bu yana batıya çeşitli alanlarda yetişmiş insan kaynağı için yurt dışına öğrenci gönderiyoruz. Osmanlı’nın “medeni” dünyaya uyum adına başlattığı bu uygulama, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile daha da hız kazanmıştır. Neredeyse bin yıllık ahilik geleneğimize rağmen ayakkabıcılık, duvar ustalığı, marangozluk gibi meslekler için bile insan yetiştirmek için yurt dışına öğrenci göndermişiz.
Oysa bugün geldiğimiz noktada bütün Türk Devletlerinde, okul öncesinden ortaöğretime her düzeyde yüzde 100’e yaklaşan okullaşma oranlarıyla, yurt sathına yayılan Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri, Bilim Sanat Merkezleri ile Medreselere giremeyen bilim ve Köy Enstitüsü gibi eğitim kurumlarımıza giremeyen din eğitimi uzlaşısı ile kurulan proje İmam Hatip Okullarıyla, her yetenekteki insan kaynaklarımıza fırsat eşitliği sağlanmıştır. Herkes sanatçı olamaz ama her yerde sanatçı, sanatkâr çıkar anlayışı ile kurulan spor, güzel sanatlar ve çeşitli meslek liseleri ile her mesleğe uygun beceri geliştirme ortamları ve herkes için her yeteneğe uygun eğitime erişilebilir imkanlar oluşmuştur. Anadolu’nun en ücra köşesine kadar uzanan üniversiteleriyle sağlanan yüksek öğretim imkânı ile tüm nüfusumuz ilgisine, yeteneğine uygun, herkese olabildiği kadar olma fırsatları sağlanmıştır.
Devamı olacak…