Press "Enter" to skip to content

Atina Ziyaretinin Ardından…

Züleyha KARAMAN

Son yeniləmə: 30 Dekabr 2023 09:00

Züleyha KARAMAN – Özel olarak BAYRAQDAR MEDİA için

BAYRAQDAR MEDİA – Türkiye’de 6 Şubat deprem felaketinden sonra yaşanan ziyaretler ve resmî açıklamaların ardından Türkiye ile Yunanistan arasında “olumlu bir hava” yaşanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Aralık’ta Atina’ya yaptığı ziyaretin ardından ise iki ülke arasında “pozitif gündem” oluştuğu değerlendirmesi yapılıyor.

Hatırlatmakta fayda var; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis’in 7 Aralık’taki ortak basın toplantısında, iki ülke arasındaki iş birliği ve diyaloğun artırılmasına yönelik “sıcak” mesajlar verildi.

Ocak ayında Kıbrıs konusunda “hareketlenme”nin beklendiği bir zamanda iki kıyıdaş komşu ülkenin “pozitif gündemi”nin Kıbrıs’a nasıl yansıyacağı da merak uyandırdı.

Basına yansıdığı kadarıyla, Atina’da Kıbrıs konusu gündeme gelmemişse de ortak basın açıklamasında, taraflar kısa ifadelerle pozisyonlarını hatırlattı.

Mitsotakis, Kıbrıs meselesinde de iki ülke arasında fikir ayrılığı olduğuna işaret etti, Yunanistan için Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları dışında bir çözüm olmadığını, taraflar arasında diyaloğun yeniden başlaması gerektiğini savundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Kıbrıs meselesinin, adadaki gerçekler temelinde, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması, tüm bölgenin yararına olacaktır” vurgusu yaptı.

NATO üyesi iki ülke – Türkiye ve Yunanistan’ın ilişkilerini uyumlu bir zemine oturtmasının Kıbrıs’a da olumlu yansımaları elbette olacaktır ancak, geçmişe baktığımızda Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta “olumlu” başlayan süreçleri darbeleyen, uyumsuz olan hep Yunanistan ve Rum tarafı olmuştur.

Nitekim, Türkiye ile Yunanistan arasında başlayan “pozitif gündem” sürecini zayıflatıcı nitelikteki ilk müdahale çok da gecikmeden, AB destekli Rum yönetiminden geldi.

Her zaman “Ada’nın tek sahibi” olduğu zihniyetiyle hareket eden Rum yönetimi, 20 Aralık 2023 Çarşamba günü aldığı bir kararla, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını yok sayarak sözde “Ulusal Deniz Mekansal Planı” ilan etti. Sözde plana ek olarak, KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan ettiği deniz yetki alanlarıyla örtüşen bir de harita yayımladı.

KKTC, Doğu Akdeniz’de Rumlara sürekli olumlu çağrılar yaparken, Rumlar, yayılmacı ve Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayan tutumlarını sürdürüyor. Diğer yandan da silahlanmaya devam ediyor.

Ada’daki mevcut gerçekler

Ada’daki gerçekler nedir?

Ada’da iki bağımsız ve egemen devlet ve iki halk bulunduğu gerçeğidir.

Neden iki devlet?

KKTC, Haziran 1968‘de başlayan ve başarısızlığı defalarca kanıtlanan “federasyon” temelli müzakerelerde, 2017’de Crans Montana’da yine başarısız olan son denemenin ardından, Kıbrıs’taki mevcut gerçekler temelinde yeni devlet politikası belirledi.

Türkiye’nin de tam desteği ile belirlenen, “Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi”ne dayanan “egemen eşit iki devletli çözüm” önerisi, 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de düzenlenen 5+BM gayriresmî Kıbrıs toplantısında ilk kez BM masasına da konularak, dünyaya duyuruldu.

Aynı toplantının sonunda, BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıs sorununun çözümü yönünde resmi müzakerelerin başlaması için taraflar arasında “ortak zemin olmadığını” da açıkladı. Gayriresmî görüşmeden sonuç çıkmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2022 ve 2023 BM Genel Kurulu konuşmalarında, KKTC’nin tanınması ve haksız izolasyonların kaldırılması çağrısı yaptı.

Türkiye ve KKTC, Kıbrıs’ta egemen eşit iki devlet politikasını kararlılıkla sürdürüyor.

“Hareketlenme” beklentisi

Kıbrıs konusunda, BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilci ataması ile önümüzdeki Ocak ayında bir “hareketlenme” olacağı beklentisi de oluşuyor.

Kıbrıs Türk tarafınca yapılan açıklamalarda, ısrarla vurgulandığı üzere, Ocak 2024’te göreve başlaması beklenen BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi, “federasyon için ortak zemin” arayışında olmayacak ve 6 aylığına görevlendirilecek. Tek görevi, yeni ve resmi bir müzakere sürecine geçilebilmesi için iki taraf arasında ortak zemin olup olmadığını araştıracak. Kıbrıs Türk tarafı, bu kapsamda ve görev süresi 6 ayı geçmeyecek şekilde kişisel temsilci atanmasında onay verdi.

Atina ziyaretinin ardından Türkiye ve Yunanistan arasında nasıl bir “yeni dönem” başlar, bu durum Kıbrıs’a nasıl yansır, süreç içinde yaşayarak göreceğiz. Ancak şunu iyi bilmeliyiz ki, Kıbrıs’ta bir uzlaşıya varılmasının yolu, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğu ve Rum tarafının Kıbrıs’ın tek sahibi olmadığı gerçeğinden hareket etmektir.

Ve tabi ki Kıbrıs Rum tarafının “konfor” alanından çıkartılması gerekiyor…

Züleyha KARAMAN: Gazeteciliğe İstanbul’da başladı, Ortadoğu ve Yenişafak gazetelerinde polis-adliye muhabirliği yaptı. 16 yıl Anadolu Ajansı’nın Kıbrıs Temsilcisi görevinde bulundu. Vodafone KKTC’de kıdemli iletişim uzmanı; Diyalog gazetesinde haber müdürü olarak görev yaptı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’nda basın görevlisi olarak çalıştı. Halkın Sesi gazetesinde serbest yazılar yazıyor. Kıbrıs konusunda yayınlanmış 4 kitabı var. Sürekli basın kartı sahibi. Yakındoğu Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Mission News Theme by Compete Themes.