Prof. Dr. Mehmet YÜCE – UNEC Türk Dünyası İktisat Fakültesi Dekanı. Özel olarak BAYRAQDAR MEDİA için.
BAYRAQDAR MEDİA – SSCB döneminde Birlik üyeleri içinde en yoğun bağımsızlık mücadelesi veren halk şüphesiz Azerbaycan Türkü olmuştur. Azerbaycan Türkleri hiçbir zaman bağımsızlığından vazgeçmemiştir. Mehmet Emin Resulzade’nin haykırdığı “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” sözlerini kendine rehber eden Oğuz’un bahadır evlatları 1918 yılında öz vatanlarında dalgalandırdıkları üç renkli bayrağın tekrar hür bir şekilde dalgalanması için can ve cananlarından vazgeçerek bu sevda yolunda hep yürümüşlerdir. Özellikle SSCB’nin zayıfladığı dönem olan 1980’li yıllardan sonra Azerbaycan Türkleri bağımsızlık taleplerini daha yüksek sesle dile getirmiştir. Azerbaycan’ı yeniden bağımsızlığa kavuşturmak üzere Azerbaycan Türkünün verdiği en önemli mücadelelerden biri de “20 Yanvar Olayları” olarak tarihe geçen kurtuluş mücadelesi olmuştur.
Sovyet ordusunun vatansever sivilleri katlettiği gün olan “20 Ocak Katliamı”nın acısı yüreğimizde tazeliğini korusa da o tarihi aynı zamanda bağımsızlığın yeniden kazanılmasına giden yolu açan bir gurur günü olarak da görmek gerekir. Zira 20 Ocak olayları Azerbaycan Türkü’nün vatanseverliğinin hiçbir korku ve baskı ile sindirilemeyeceğini ve Türk’ün toprağının asla işgal edilemeyeceğini canını feda ederek başta Sovyet rejimi olmak üzere tüm dünyaya göstermiştir. Kara Ocak, Kara Cumartesi veya 20 Ocak faciası, 1990 Ocağında 19’unu 20’sine bağlayan gece Sovyet Ordusu’nun Azerbaycan SSC’nin başkenti Bakü’ye girmesiyle gerçekleştirilen klasik bir Sovyet katliamının adıdır. Hata bir soykırımdır.
Bu katliamın temel nedeni Ermenistan’ın Azerbaycan’dan toprak koparmak ve Rusya’nın diğer Sovyet ülkelerine gözdağı vermek talepleridir. Olayın tarihi arka planına bakıldığında “sıcak denizlere inmek” şeklinde ifade edebileceğimiz kadim Rusya politikasını hayata geçirmeye çalışan Çarlık Rusya’sı Güney Kafkasya’yı işgale başlamış ve burada kendisine destek sağlamak üzere Azerbaycan topraklarında bir Ermeni devleti kurmak istemiştir. Bunu hayata geçirebilmek için öncellikle İran ile yapılan Kürekçay (1805), Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) anlaşmaları ile hukuki zemin oluşturarak buradaki Ermenileri Azerbaycan topraklarına göç ettirmiştir. Bu anlaşmalar sonucu daha önce bölgede son derece seyrek halde yaşayan Ermeni toplumu bu tarihten itibaren yoğun göç politikaları sayesinde kalabalık hale getirmiş ve Ermenilerden oluşan yeni iskân birimlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu şekilde Ermenistan devletinin kurulması için zemin oluşturulmuştur. Ermeni devleti kurulduğu tarihten itibaren Rusya desteğini arkasına alarak Azerbaycan topraklarını parça parça işgal etmeye başlamıştır. Bu işgal SSCB döneminde de farklı şekillerde devam etmiştir.
İşte 20 Ocak olaylarının asıl nedeni de SSCB desteğini arkasına alan Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına yönelik işgal talepleri ile alakalıdır. Ermenilerin artan toprak talepleri ve Ermenistan içindeki Türkleri kovması karşılığında büyük bir Azerbaycanlı kitlesi tepki göstermiş ve adalet talep etmiştir. Buna misilleme olarak Ermenistan, hiç durmamış, bilakis kendi bölgesinde yaşayan tüm Azerbaycanlı Türkü sınır dışı etmiştir. Bununla yetinmeyen Ermenistan’ın Azerbaycan Türklerinin evlerini, yurtlarını işgal ederek tarihi yurtlarından sürmesi, Dağlık Karabağ başta olmak üzere Azerbaycan topraklarına saldırması ve bunun karşısında Moskova’nın sadece olayları seyretmesi, Azerbaycan’da büyük tepkilere neden olmuştur. Moskova’nın sessiz kalması bir yana, Ermenistan’ı açık bir şekilde desteklemesi Azerbaycan içerisinde hem bağımsızlık isteklerini daha da kamçılamıştır. Rusya’nın ise Azerbaycan’ın bu talebine karşı tepkisi çok sert olmuştur. Bu psikoloji ile hareket eden gözü dönmüş Rus ordusu Bakü’ye güvenlik sağlamak değil, katliam yapmak üzere gelmiştir. Sovyetlerin olaya bu şekilde yaklaşmasının bilinçaltında yatan temel iki neden vardı. Bunlar:
-Çökmekte olan SSCB’yi kurtarmak amacıyla Birlik içindeki topluluklara gözdağı vermek;
-Her fırsatta yaptığı gibi, yine Türk milletine karşı olan kin ve nefretini kusturmaktı.
SSCB yönetimi, Azerbaycan’lıları cezalandırmaktan öte, artan milliyetçi akımları ve bağımsızlık girişiminde bulunabilecek tüm Sovyet cumhuriyetlerine bir gözdağı vermek üzere bu katliamı işleyerek hedeflerine varmak istemiştir. Ancak uyguladığı taktik geri tepmiş, başta Azerbaycan olmak üzere SSCB egemenliğindeki diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde milliyetçilik akımı ve bağımsızlık talebini hızlandırarak Sovyetler Birliği’nin çöküşüne doğru atılan bir adım olmuştur.
Sovyetler Birliği’nin o günkü yöneticileri açıkça cinayet işlediler. Bu sebeple Azerbaycan SSC Başsavcılığı 20 Ocak olaylarıyla ilgili olarak soruşturma başlattı. 100 ciltlik iddianame hazırlandı. Bu iddianamenin 69 cildi SSCB Başsavcılığı’nın talebi üzerine Moskova’ya gönderildi. Ancak bugüne kadar o soruşturmalardan hala bir haber çıkmamıştır. Daha sonra yayınlanan uluslararası raporlarda da Ocak 1990’da Sovyet ordusunun orantısız güç kullandığı teyit edildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporunda, yapılan operasyonun “Azerbaycanlıları toplu olarak cezalandırmak olduğu” belirtildi. Gorbaçov da sonraki yıllarda, 20 Ocak olaylarıyla ilgili kararının, hayatının en yanlış kararlarından biri olduğunu söylemiştir. Ancak bunların hiçbiri 20 Yanvar olaylarında katledilen şehitlerimizin acılarını yüreğimizde hafifletmemiştir.
Sonuç olarak, 20 Ocak olayları Azerbaycan Türkü’nün vatan toprakları için canını feda ederek tüm dünyaya vatanseverlik dersini vermiştir. Bu olayda çok sayıda şehit veren Azerbaycan aynı zamanda sadece kendi bağımsızlığına giden yolu açmakla kalmamış, SSCB üyesi diğer ülkelerde bağımsızlık için umut vermiştir. Bu uğurda can veren tüm şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyoruz. Şairin dediği gibi:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”.