Press "Enter" to skip to content

Avrasya Coğrafyasında Yükselen Bir Güç: Türk Devletleri Teşkilatı

Prof. Dr. Mehmet Yüce

Son yeniləmə: 16 Noyabr 2022 09:05

Prof. Dr. Mehmet YÜCE – UNEC Türk Dünyası İktisat Fakültesi Dekanı. Özel olarak BAYRAQDAR MEDİA için

BAYRAQDAR MEDİA – Türk dünyası kavramı, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ile sınırlı bir kavram olmayıp teşkilata üye ülkelerden daha geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Türk Dünyası, Orta Asya, Anadolu, Kafkasya, Rusya-Sibirya, Orta Doğu, İran ve Balkanlar coğrafyasında genel bir yayılım gösteren Türk halklarını ve Türk devletlerini ifade etmektedir. Asya ile Avrupa kıtasında yer alan bu coğrafya aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında yer alarak dünyanın jeopolitik kalbinde yer alan mümtaz bir bölgedir. Türk Dünyası kavramı Türk Devletlerinin yanı sıra özerk cumhuriyetleri ve farklı ülkelerde yaşayan Türk toplulukları da kapsamaktadır. Sadece TDT bağlamında değerlendirildiğinde bile 200 milyonu aşan nüfusa, 1,6 trilyon doları aşan milli gelire, 700 milyar doları aşan dış ticaret hacmine, hacimli enerji kaynaklarına, Çin’den Avrupa’ya uzanan önemli ticaret yollarına ve büyük ekonomik potansiyele sahip Türk dünyası bu açıdan büyük bir sosyoekonomik gücü temsil etmektedir.

SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan yeni Türk Devletleri bir taraftan Sovyet sonrası oluşan yeni dünya düzenine adapte olmaya çalışırken diğer taraftan ortak tarih, medeniyet, etnisite ve coğrafya paylaştıkları büyük Türk ailesi içinde nasıl konumlanacakları hususunda görüşmeler başlatmışlardır. Bu çerçevede 1992’de, Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi” ileri yıllarda da devam ederek Azerbaycan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen 9. Zirve’de Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından imzalanan Nahçivan Anlaşması ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi – kısaca Türk Konseyi oluşturulmuştur. Böylece forum şeklinde devam eden Zirveler kurumsallaşarak daha üst düzey bir yapıya kavuşturulmuştur. Karabağ Zaferinin oluşturduğu olumlu atmosferin de etkisiyle Kasım 2021’de İstanbul’da gerçekleşen 8. Zirvede Türk Konseyi Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adını alarak daha üst düzeyde yeniden yapılandırılmıştır. Böylece realist bir şekilde yeniden yapılandırılan Türk Devletleri Teşkilatı ilk zirvesini 11 Kasım 2022 tarihinde Türk-İslam medeniyetinin önemli merkezlerinden olan tarihi Semerkant şehrinde yapmıştır. 30 yıllık tarihi süreç içinde Zirveden Teşkilata dönüşen bu somut irade Ankara’da yola çıkmış, Nahçivan’da mayalanmış, Karabağ zaferiyle dirilmiş, İstanbul Zirvesiyle kurumsal bir yapıya kavuşmuş ve Semerkant zirvesiyle yeniden şahlanma dönemine girmiştir.

Savaş, pandemi, gıda ve ekonomik krizin yaşandığı bir dünyada küresel enerji ve gıda krizinin hafifletilmesinin adresi olarak gösterilen TDT, sahip olduğu zengin kaynak ve fırsatları güç birliği ile sağlıklı bir koordinasyonla dünyaya arz etmesi halinde Bölge barış ve istikrarı yanında dünya barış ve istikrarına da büyük katkı sağlayacak bir potansiyele sahiptir. Başka bir ifadeyle Türk devletleri, Zengezur Koridoru, Hazar geçişli ulaştırma projeleri, kadim İpek Yolu Büyük enerji kaynakları, hammadde, insan kaynakları ve ticari hareketlilikle birlikte uluslararası sistemde bağımsız ve güçlü bir aktör olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle Türkiye ve Azerbaycan’ın birlikteliği ile şekillenen enerji nakil hatları Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında enerji darboğazına giren Avrupa Birliği için bir alternatif enerji temin hattına dönüşmüştür. Zengin enerji kaynaklarına sahip TDT`ye üye ülkeler Türkmenistan (gözlemci üye), Kazakistan ve Özbekistan`ın da enerji kaynaklarını bu hatlar üzerinden Avrupa’ya sevk etmeleri halinde yeni bir enerji haritası ortaya çıkacaktır. Böylece Avrasya’nın doğu kısmında yer alan enerji kaynakları imalat ve üretim merkezi olan Avrupa’ya ulaşması ile yeni bir jeopolitik ve jeostratejik yapı oluşacaktır.

Türk Dünyasının stratejik önemini artıran bir diğer durum ise Karabağ Savaşı sonrasında 2020 yılı 10 Kasım’da imzalanan üçlü mutabakat belgesi kapsamında açılması karara bağlanan Zengezur koridoru olmuştur. Atatürk’ün “Türk Kapısı” olarak adlandırdığı bu koridorun açılması hem Türk Coğrafyasının bütünlüğünü sağlayacak, hem de bölgeye yeni bir jeopolitik yapıyı kazandıracak yeni bir lojistik alan ve merkez oluşumuna öncüllük edecektir. Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridorunun oluşturacağı sinerjiyi gören Türk üye ülkeler bu projenin hayata geçmesi konusunda yoğun bir işbirliği için somut iradelerini ortaya koymuş bulunmaktadırlar. Nitekim Semerkant Bildirgesinde bu husus “Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı-Orta Koridorunun potansiyelinden istifade ederek bölgesel bağlantıyı güçlendirmek, ticari ilişkileri geliştirmek ve bölgesel ve uluslararası konularda mevcut işbirliğini güçlendirmek amacıyla 27 Haziran 2022’de Bakü’de düzenlenen Azerbaycan-Kazakistan-Türkiye Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları Birinci Üçlü Toplantısında ve 2 Ağustos 2022’de Taşkent’te düzenlenen Azerbaycan-Türkiye-Özbekistan Dışişleri, Ticaret/Ekonomi ve Ulaştırma Bakanları Toplantısında sağlanan başarıları memnuniyetle karşıladıklarını” ifadesiyle dile getirilmiştir. Ayrıca Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru boyunca taşımacılık faaliyetlerini kolaylaştırmak ve Üye ve Gözlemci Ülkeler arasında ulaştırma iş birliğini güçlendirmek için önemli bir adım olarak da “TDT Üye Ülkeleri Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması”nın imzalanması ve “Ulaştırma Bağlantılılık Programı”nın kabul edilmesi bu projenin hayata geçmesi için güçlü bir irade beyanı olmuştur. Diğer taraftan, bu koridor boyunca altyapının arttırılması için iş birliğinin daha da geliştirilmesinin yanı sıra, güzergahın tranzit potansiyelini artırmak ve bölgesel ve uluslararası ulaşım sistemlerine entegre etmek için ulaşım, sınır ve gümrük prosedürlerinin dijitalleştirilmesi konusunda işbirliği başlatılmıştır.

Dünya’nın yoğun güvensizlik yaşadığı bir dönemde “Türk Medeniyeti İçin Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” dostluk ve güveni telkin eden temasıyla 11 Kasım’da Semerkant’ta yapılan Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesinde Devlet başkanları çok önemli açıklamalarda bulunmuş ve ortak iradeleriyle tarihi kararlar alınmıştır. Bu kararların başında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci ülke olarak tanınması olmuştur. Bu tarihi kararla, KKTC’nin TDT’ye gözlemci ülke statüsü verilmesi, Türk Devletlerinin KKTC ile doğrudan ilişki kurmasına ve tanıma giden yolun açılmasına neden olabilecektir. Bu Zirvede dikkat çeken bir önemli durum da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in dış Türklerle ilgili beyanı olmuştur. Aliyev, zirvede yaptığı konuşmada Türk dünyasının sadece bağımsız Türk devletlerinden oluşmadığının altını çizerek, TDT üyesi ülkelerin dışında yaşayan Türk soyluların hak, güvenlik ve milli kimliklerinin korunması, asimile olmamaları gibi konulara artık teşkilat bünyesinde önem verilmesinin zamanının geldiğini ifade etmiştir. Azerbaycan sınırları dışında yaşayan 40 milyon Azerbaycanlının büyük çoğunluğu ana dillerinde eğitim almak hakkından yoksun bırakıldığını söyleyerek isim vermeden İran’ı uyarmıştır. Bu çıkışı ile Aliyev, TDT’ye üye ülkeler dışında yaşayan Türklerin de haklarını koruyan önemli bir misyon yüklemiştir. Zirvede ekonomik ve sektörel iş birliğinin derinleştirilmesine karar verilmiş olması da önemli bir adım olmuştur. Hali hazırda üye ülkelerin kendi aralarındaki ekonomik işbirliği düzeyi mevcut potansiyelin çok altındadır. Bu kapsamda atılan en önemli adım “TDT Ticaretin Kolaylaştırılması Stratejisi”nin kabul edilmesi olmuştur. Bu stratejik adımı ileride serbest Bölge ve Gümrük Birliğine gidecek bir adım olarak değerlendirmek mümkündür. Ayrıca Türk Dünyası Yatırım Fonu’nun kurulması girişiminin hızlandırılmasına karar verilmiştir.

Mission News Theme by Compete Themes.