Son yeniləmə: 18 May 2022 15:38
Gülgün ABBASBEYLİ
Anadolu Üniversitesi – gulgunabbasbayli@anadolu.edu.tr
Bayraqdar.info – 2021 yılı Türkiye’de Yunus Emre yılı ilan edilmiştir. Bu sebeple “Üç Çizgi” Dergisi olarak Eskişehir vali yardımcımız Sn. Salih ALTUN ile “Bizim Yunus” söyleşisini gerçekleştirdik.
-Sayın valim, öncelikle röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Bildiğiniz gibi 2021 yılı Türkiye’de Yunus Emre yılıydı. 2020 yılı ise Azerbaycan’ın Karabağ’da zafere ulaştığı yıl olarak tarihe geçti. Size bu iki noktada birkaç soru sormak istiyoruz. İlk sorumuz müsaadenizle büyük şair Yunus Emre ile ilgili. Sayın valim Yunus Emre sizin için ne ifade ediyor? Yunus Emre deyince aklınıza ilk ne geliyor?
-Öncelikle Üç Çizgi dergisine konuk olmaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade etmek isterim. Sizlerin aracılığı ile Yunus Emre diyarı Eskişehir’imizden can Azerbaycan’ıma gönül dolusu sevgilerimi iletiyorum. Karabağ’ın büyük bir zaferle öz yurduna dönmesi tüm Türk dünyasını sevince boğan bir gelişme olmuştur.
Yunus Emre denilince benim aklıma “insan sevgisi” gelir, ardından ise Türkçe konuşan, Türkçe yazan hatta Türkçeyi bir konuşma dili olmaktan çıkarıp kültür ve medeniyet dili haline getiren büyük bir Eren gelmektedir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümü dolayısıyla 2021 yılı UNESCO tarafından anma yıl dönümleri kapsamına alınmış ve Cumhurbaşkanlığımız tarafından da “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ilan edilmiştir.
Bilindiği üzere Yunus Emre 1240 yılında Eskişehir’in Mihalıççık ve Sivrihisar ilçeleri arasında kalan ve bugün kendi adıyla anılan Sarıköy’de doğmuştur bu nedenle Yunus Emre ve Türkçe Yılı, Eskişehir’imiz için de ayrı bir öneme sahip olmuştur, Yunus Emre denilince aklımıza doğal olarak Eskişehir de gelmektedir.
Bu çerçevede Eskişehir Valiliğimizce de Yunus Emre için “Yedi iklim Yedi Coğrafyada Bizim Yunus’a Vefa” adlı bir de proje hazırlanmıştır. Eskişehir Valimiz sayın Erol Ayyıldız’ın öncülüğünde başlatılan proje kapsamında “Bizim Yunus” temalı eserler Türkiye’nin 7 ayrı bölgesinde bulunan 7 ilde sergilenmeye başlanmış bugüne kadar Van, Trabzon, Şanlıurfa, İzmir, Antalya ve İstanbul’da sergilenmiş ve büyük ilgi görmüştü. Projenin yedinci ve son sergisi ise önümüzdeki haftalarda Ankara’da TBMM Sergi Salonunda yapılacak.
-Peki sayın valim, sizce Yunus Emre’nin insanlığa vermek istediği mesaj neydi? Evrensel insani değerlere katkısı noktasında Yunus Emre’yi nasıl tanımlarsınız?
-Yunus Emre’nin mesajı evrenseldir ve her kültür düzeyinde insan onu kendi akıl ve gönül kapasitesince anlar ve algılar, o nedenle herkesin Yunus ile ilgili bir kelam etme hakkı vardır kuşkusuz, ancak ben yine de Yunus Emre konusunda söz söylemeye yetkin çok değerli Profesör hocalarımızın, üstatlarımızın ve Yunus sevdalılarının affına sığınarak bu sorulara cevap vermek istiyorum.
Yunus her asırda ve coğrafyada ortaya çıkabilecek doğal insani duyguları işlemiştir. İnsanı insan yapan sıkıntılar, hüzünler, sevinçler onun eserlerinde büyük bir coşku ve içtenlikle ele alınmıştır. Bundan dolayı Yunus’un şiirlerini okuyan orada kendini bulur, insanı ve insanlığı bulur.Bu inkar edilemez doğallık ve samimiyet karşısında hayran olmaktan başka çareniz kalmaz. Yunus insanlığın problemleri ile o kadar yakından ve içtenlikle ilgilenmiştir ki,sevginin sorunların çözümünün bir aracı değil çözümü olduğu anlaşılmıştır. Yunus, sevginin insanı ayağı kaldırdığını keşfeden bir aşıktır. Günümüz insanının uzun ve acı tecrübeler sonucu bilincine vardığı insan haklarını, insanın sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu dokunulamaz ve asla vazgeçilemez değerleri yüzyıllar öncesinden dile getirmiştir. O nedenle de çağımız insanı geri dönüp Yunus’a gitmek durumunda kalırken, Yunus ise çağları aşıp günümüze gelmiştir.
Yunus Emre insanın gönlünü yüce Allah’ın tecelli mahali olarak görür, bu sebeple insanın değerini her şeyden üstün tutar. Yunus’a göre kâmil insan, başkalarının gönlünü kıramaz, hatta öyle ki gönül kıran insanın yaptığı iyiliklerin, ibadetlerin görünüşten ve bir aldatmacadan ibaret olduğunu “Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil” meşhur dizelerinde dile getirmiştir.
-Bir diğer sorumuz da milli kültüre yönelik olacak sayın valim. Sizce milli kültürün oluşmasında Yunus Emre Türk toplumunu nasıl etkilemiştir?
-Yunus Emre Hoca Ahmet Yesevi geleneğinden gelen bir Horasan Erenidir. Yunus Emre özellikle sözlü Türk kültürünün oluşması konusunda büyük pay sahibidir. Aslına sözlü kültür, kültürün tamamını kapsamaktadır, şöyle ki okuryazar olmayan bir toplumda kuşaktan kuşağa söz aracılığıyla aktarılan şeylerin tümü o milletin kültürünü meydana getirmektedir. Nitekim Yunus Emre’nin yaşadığı dönem sözlü kültürün Türk Yurdu Anadolu’da etkin olduğu bir çağdır. Yunus Emre’nin şiirleri onun ölümünden ancak yüz küsur yıl sonra derlenebilmiştir. Bu süreçte şiirleri sözlü gelenek yoluyla dilden dile aktarılmış, kolektif halk hafızasının oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Az önce de söylemeye çalıştığım gibi Yunus Emre Türkmen bir Batıni Dervişidir, Horasan ekolü, yani Hoca Ahmet Yesevi kökenli bir gelenekten gelmektedir. Yunus’un yaşadığı döneme bakılırsa, Anadolu’da huzursuzluğun hakim olduğu, Moğol akınlarıyla baş edilmeye çalışıldığı, Anadolu’da kurulan düzenin yıkıldığı, Selçuklu İmparatorluğunun içten içe çöktüğü, üstelik bir de kuraklık ve kıtlığın hakim olduğu bir dönem görülür. Böylesine bir kriz ortamında güven, sevgi ve moral insanların en çok ihtiyaç duyduğu değerlerdi. Yunus Emre’nin bu süreçte oluşturduğu düşünce dünyasının milli kültürün ve geleneğin oluşmasında önemli bir rol oynadığına kuşku yoktur.
Bütün farklılıklara karşılık içsel bir birlik öneren Yunus, birlik fikrinin oluşmasında da büyük pay sahibidir. Yunus şiirlerinde bütünleşmeyi, bir olmayı, sevmeyi ve farklılıkları hoş karşılamayı öğretmeye çalışmıştır. Yunus halkın tek dil ve tek millet olma yolunda ilerlemesi için sağlam temeller atmıştır diyebiliriz.
“Ben gelmedim davi için benim işim sevi için, dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus’un Anadolu Türkçesi’nin oluşmasında önemli rol oynayan ilk Türk şair olduğunu söylemek abartı olmaz diye düşünüyorum.
-Bir diğer sorumuz da şu sayın valim: Bilindiği gibi 2021 yılı Azerbaycan’da da Nizami Gencevi yılıydı. İki büyük şair; Yunus Emre ve Nizami Gencevi. Sizce bu iki ismin iki ülke ve iki kültür arasındaki bağların güçlenmesi ve derinleşmesi noktasındaki katkıları nelerdi?
-Edebiyat bilgime çok fazla güvenmediğimi az önce de söylemiştim, ancak Ardahan’da doğmuş olmamın da avantajı ile Kafkasya ve Azerbaycan’a komşu bir coğrafyada büyüdüm. Bu nedenle Azerbaycan’ın en büyük sufi şairi olan Nizami Gencevi’yi bilirim. Kendinden sonra gelen şairlere de örnek olan özellikle de Fars edebiyatını derinden etkileyen, bununla birlikte Türk edebiyatı temsilcilerini de etkilemiş evrensel çaptaki büyük şairin adını duymamış olan yoktur diye düşünüyorum.
Tarihçi ve Edebiyatçı büyüklerimizden müsaade alarak şunu söylemek isterim, Nizami’nin doğduğu dönemlerde Gence şehri Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun önemli merkezlerinden biriydi, buna ilaveten Nizami’nin sadece bir şair değil aynı zamanda filozof olduğunu hatta astronomi ile ilgilenen yönün olduğunu da biliyorum. İşin özü, Nizami de Yunus da Büyük Selçuklu Türk İmparatorluğunda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bugüne gelindiğinde Gence Şehri yine bir Türk Devleti olan kardeş Azerbaycan’da öz yurdumuz olarak varlığını sürdürürken, hem Yunus hem de NizamiTürkiye’de, Azerbaycan’da ve tüm Dünyada saygı ile yad edilmektedir.
-Peki sizce bu iki büyük şairin edebi dili arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdi?
-Nizami’nin de eserlerinde tıpkı Yunus gibi sevgiye ve birliğe vurgu yaptığını kardeşliğe önem verdiğini biliyoruz. Sonuç olarak her iki Eren de halkı manen rahatlatmaya ve çektiği acılardan kurtarmaya çalışmıştır, verilen mesajlar sadece Türk halkına yönelik olmaktan çıkmış tüm dünyaya yayılmıştır. Yunus, İslam dininin bütün kurallarını, tasavvufu, insanlığı, kardeşliği, barışı, sevgiyi, hoşgörüyü, en güzel, en ahenkli, en çarpıcı arı bir Türkçeyle şiir diline çevirmiştir. Nizami Türkçe’nin yanı sıra Farsça olarak da birçok eser kaleme almış, sevgi, barış ve hoş görü temalı evrensel mesajlar vermiştir.ə
-Sayın valim müsaadenizle iki sorumuz da Karabağ zaferi ile ilgili olacak. Bildiğiniz gibi Azerbaycan 44 gün süren mücadele sonrasında zafere ulaştı ve işgal altındaki topraklarını geri aldı. Bu konuda bize bir şeyler söylemek ister misiniz?
-Biz sevinçte de kederde de biriz beraberiz, bu bağlamda Karabağ’ın işgali hepimizin içinde büyük bir yaraydı. 27 Eylül 2020’de işgalci Ermenistan’ın saldırılarına karşı, Türk milleti ve devleti tüm imkanlarıyla Azerbaycanlı kardeşlerinin yanında olmuştur. Allah’a şükürler olsun, 44 gün gibi kısa bir sürede Karabağ işgalci Ermenistan’dan kurtarılmıştır. Bu vesile ile Azerbaycan topraklarını özgürlüğüne kavuşturmak için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi ise minnetle anıyor ve yüce Allah’tan şifalar diliyorum. Azerbaycan halkını da samimi, mert, kararlı ve cesur duruşundan ötürü canı gönülden kutluyorum.
-Peki Karabağ zaferi Azerbaycan ve Türkiye başta olmak üzere Türk dünyası için neyi ifade ediyor? Bu zafer sizce dünyaya bir mesaj olabilir mi özellikle Türk dünyası için yeni bir başlangıç olabilir mi?
-Kutlu Karabağ Zaferi, Türkiye ve Azerbaycan’ın iki Devlet, tek Millet olduğunun, kardeşliğimizin ebedi olduğunun bütün dünyaya gösterildiği bir onur nişanesi olmuştur. Bilindiği üzere, Ermenistan uluslararası hukuka aykırı olarak 30 yıldır bu işgali sürdürüyordu, 44 günlük Zafer savaşının başlarında Ermenistan yine işgalin ilk günlerindeki gibi sivilleri, yerleşim yerlerini hedef almaktan geri durmadı ve bir katliam ve yıkım başlatmak hevesiyle hareket etti, ancak Karabağ Zaferi Türk tarihine yakışır biçimde oldu. Bu zafer yıkımın, zulmün değil adaletin zaferi oldu.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in iki Devleti ve Türk Milletini temsilen göstermiş oldukları duruş da Dünya kamuoyuna dönük önemli mesajlar içermektedir. Mazlumdan, haklıdan yana değil güçlüden yana olunan bir çağda yaşıyoruz, böylesi bir dönemde, Türkiye ve Azerbaycan halklarının, devletleri ve kurumlarıyla takındıkları tavırla askeri, siyasi ve ahlaki yönden tüm dünyaya iyi bir ders verdiklerini düşünüyorum.Bugün Karabağ huzur ve barışla tekrar eski günlerine hızla dönerken, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki tüm bölge ülkeleri bu süreçten kazançlı çıkacaktır.
-Son olarak sizden rica etsek Yunus Emre’nin en sevdiğiniz şiirlerinden bize birkaç dörtlük okuyabilir misiniz?
-Gülgün hanım, size ve ekibinize teşekkür ederek, söyleşiyi bir Yunus şiiri ile kapatalım;
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım.
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz.
Yunus sözün anlarsan,
Ma’nisini dinlersen.
Sana bir amel gerek,
Bunda kimsene kalmaz.
Kalın sağlıcakla….
Dəyərli oxucularımızın diqqətinə çatdırırıq ki, təqdim etdiyimiz bu müsahibə qardaş Türkiyədə Eskişehirin vali yardımçısı, Azərbaycan sevdalısı Salih Altunun “Üç Çizgi” dərgisinin 20-ci sayında işıq üzü görüb. Müsahibədə istər Azərbaycan-Türkiyə qardaşlığı, istər Azərbaycanın 44 günlük Vətən müharibəsində qazandığı tarixi Zəfər, istərsə də türk dünyasının dahi mütəfəkkiri Yunus Emre haqqında maraqlı fikirlər öz əksini tapıb. Bu müsahibənin Azərbaycan oxucuları üçün də maraqlı olacağını nəzərə alıb yayımlamağa qərar verdik. Onu da qeyd edək ki, müsahibə həm Salih Altunun, həm də “Üç Çizgi” dərgisinin redaksiyasının razılığı əsasında yayımlanır.