Son yeniləmə: 23 Aprel 2022 15:37
Prof. Dr. Mehmet YÜCE – UNEC Türk Dünyası İktisat Fakültesi Dekanı. Özel olarak bayraqdar.info için.
Bayraqdar.info – Başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa olmak üzere Batı ve Hristiyan Dünyasının Türkiye’ye karşı sürekli kullandığı Ermeni Soykırımı kartı gerçek anlamda hiçbir hukuki dayanağı olmayan kocaman bir yalandan ibarettir. Ortada Ermenilere uygulanan bir soykırımı yoktur. Eğer bu iddia gerçek olsaydı, sanırım ortada bunu iddia edecek Ermeni kalmazdı. Kaldı ki, mazlumlara, sivillere, kadın-çocuk ve yaşlılara karşı merhametiyle bilinen Türklerin, savaşçı bir millet olmalarına rağmen tarihin hiçbir döneminde soykırım yaptıklarına ilişkin bir bulguya rastlamak mümkün değildir. O nedenle soykırım vahşetinde bulunmak Türk milletinin karakteri ile bağdaşmaz.
“Peki, bu işin gerçeği nedir” denildiğinde tek cümle ile cevabı budur: Osmanlı Devletinde her türlü imtiyaza sahip Ermenilerin, Batı emperyalizmine uşaklık ederek vatandaşı olduğu devlete karşı hıyanet içine girip, vahşice Türk-Müslüman komşularını katletmeye başlamaları, ülkenin huzurunu kaçırmaları ve terör faaliyetine girişmeleri karşısında Osmanlı Devleti son çare olarak ülkenin güvenliği gerekçesiyle uyguladığı tehcir olayıdır. Yani devletine ihanet eden Ermenilerin başka güvenli bir bölgeye göç ettirilmesidir.
Buna karşı gönüllü uşaklarına vefa borcu ödemek ve Türkiye’ye karşı gerektiğinde şantaj olarak kullanmak için yine Batı dünyası tarafından Ermeni soykırımı iddiası uydurulmuştur. Zira tarihi soykırımlarla dolu olan Batı Dünyası, Türkiye’yi Ermeni soykırımı ile suçlayarak tarih boyuncu işlediği suçu Türkiye üzerine atma çabasına girmiştir. O nedenle Ermeni soykırımı iddiası dayanaksız bir yalandan ibarettir.
Eğer soykırım aranıyorsa asıl Ermenilerin çağdaş dünyanın gözü önünde başta Hocalı olmak üzere Karabağ’ın işgali sürecinde işlediği soykırıma bakmak lazım. Hatta İkinci Karabağ Savaşı sırasında masum sivil halk üzerine İskender füzelerinin gönderilerek işlenen soykırıma bakmak gerekir. Ermenilerin Osmanlı Devletinde ve Azerbaycan topraklarında tarihsel süreç içinde giriştikleri planlı, sistematik ve kitlesel katliamlara bakıldığında, aslında, soykırım yapanın Ermenilerin bizzat kendilerinin olduğu açıkça görülmektedir. O nedenle işin doğrusu ortada “Ermeni soykırımı” değil, “Ermenilerin Türklere Karşı işlediği Soykırım” gerçeği bulunmaktadır.
Buna rağmen ortada Ermeni soykırımını ispatlayacak tarihi bir belge ya da hukuki bir kararın olmamasına rağmen 1993’ten bu yana, geleneksel olarak her yıl, ABD başkanlarının 1915’te hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerine dair yayınladıkları 24 Nisan mesajında, sözde “Ermeni soykırımı” ibaresini kullanıp kullanmayacakları Türkiye’de önemli bir gündem maddesi oluşturmaktadır.
Peki, bununla ne yapılmak isteniyor? Yapılmak istenen belli: Türk imajını bozmak, Türkiye’den bir takım taviz koparmak, Türkiye’yi ABD politikaları ekseninde hareket etmeye zorlamak. Diğer taraftan, sözde Ermeni soykırımı iddiası Ermeni diasporası için varlık sebebi teşkil etmekte ve özellikle Batı’daki Ermeni diasporası bu iddia üzerinden maddi çıkar sağlamaktadır.
Ermenilerin 1915 yılında Osmanlı Devletince soykırıma uğratıldığı iddiasını tarihi gerçekler ve uluslararası hukukla açıklamak mümkün değildir. 9 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen ve 12 Ocak 1951`de yürürlüğe giren “Soykırım Suçlarının Cezalandırılması ve Engellenmesi Konvansiyonu”na göre, “soykırım”dan söz etmek için konuya ilişkin mahkeme kararının olması gerekir. Ermeni soykırımına ilişkin böyle bir karar yok. Tarihi belgelere bakıldığında ise soykırımın yapıldığına ilişkin bir kanıta rastlamak da mümkün değildir. O nedenledir ki, Türkiye`nin soykırım iddialarına karşı konuyu araştırmak üzere akademik bir komisyonun oluşturulması teklifi Ermenistan tarafından kabul görmemektedir. Çünkü Ermeniler soykırım yapılmadığını çok iyi bilmektedirler.
Her şeyden önce soykırım yapıldığını söyleyebilmek için Osmanlı döneminde Ermenilere yönelik ırksal bir nefretin varlığını ortaya koymamız lazım. Ancak tam aksi bir durum var. Osmanlı, Ermenileri sadık millet olarak görmüştür. Devlet idaresinde en üst makama kadar yükselmelerine izin vermiştir. O nedenle Osmanlı Devleti`nin Ermeni varlığını ortadan kaldırmaya yönelik toplu bir girişimde bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Aksine, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı karşıtı bloktaki devletler ile işbirliği yaparak Osmanlıya başkaldıran ve masum Türk halkını katleden Ermeniler olmuştur.
Van bölgesinde isyan eden Ermeni çeteleri Rus ordusundaki Ermeniler ile birleşerek 15 Mayıs tarihinde 23 bin Türkü katletmiştir. “Ölüm ve Sürgün. Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı (1821-1922)” kitabının yazarı Justin McCarthy, Van’da mevcut olan 3 bin 400 evden 3’ünün diri kaldığını, Bitlis’te mevcut olan 6 bin 500 evden hiçbirinin kalmadığını yazmıştır. Buna ilaveten Müslüman köylerinin çoğunun yok olduğunu, Ermenilerin ise ayakta kaldığını ifade etmiştir.
Yine Van’da Amerikan tesislerinde 8 bin Müslüman, Ermeniler tarafından zehirlenerek öldürülmüş, Edremit köyü civarında ise Rus ve Ermeni mezaliminden kaçan 2 bin Müslüman Ermenilerin mitralyöz kurşunları ile katledilmiştir.
Bitlis’te öldürülen Türklerin cesetleri köpeklere yedirilmiş, Trabzon ve Diyarbakır’da ise Türk nüfus camilere toplanıp yakılmaya çalışılmış, kaçanlar mitralyöz kurşunları ile öldürülmüştür. Buna karşı Osmanlı sadece Ermeni çetecileri ile mücadele etmiş, sivil Ermenilere zarar vermemeye çalışmıştır. Ancak belli bir süre sonra çeteciler ile sivil halk bütünleşip, gündüz normal vatandaş, akşam ise komşularını katleden çeteci gerçeği ortaya çıkınca tehcir olayı kaçınılmaz hale gelmiştir.
Sonuç olarak, Ermeni soykırımı hakikaten uzak bir iftiradır. Buna karşınca Ermenilerin yaptıkları soykırım gerçektir. Bunun için derin bir araştırma yapmaya gerek yok. Birinci ve ikinci Karabağ savaşının analizi yeterlidir.