Prof. Dr. Mehmet Yüce – UNEC Türk Dünyası İktisat Fakültesi Dekanı. Özel olarak bayraqdar.info için.
Bayraqdar.info – Türkiye’nin Yahudiler ile yoğun ilişkileri 15. Asra dayanmaktadır. Osmanlı devleti, İspanya’nın 1492’de uyguladığı zulüm ve katliama karşı kapılarını açarak Yahudileri katliamdan kurtarmıştır. Bu nedenle Endülüs Yahudileri Türkiye’ye her fırsatta minnettarlığını dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de Türk devleti ile ilişkide olan Yahudilerin büyük kısmı Endülüs Yahudi’sidir. Osmanlı Devletinde rahat bir şekilde yaşayan Yahudiler burada 1600’lü yıllardan itibaren ekonomi ve diplomasi alanlarında devlet kademelerinde görev almaya başlamışlardır.
Türkiye’nin Yahudiler açısından attığı ikinci önemli adım ise 14 Mayıs 1948’de ilan edilen İsrail devletini, 28 Mart 1949’da tanıyan ilk Müslüman devlet olmasıdır. Tel Aviv yönetimini tanıyan ilk ülkelerden biri olarak Türkiye, münasebetlerini karşılıklı çıkar, insan hakları ve ülkelerin egemenlik haklarına saygı temelinde şekillendirdi.
Bununla birlikte Türkiye-İsrail ilişkileri hep inişli-çıkışlı olmuştur. 1990 yıllarında altın dönemi yaşayan Türk-İsrail ilişkileri 2000’li yıllarda kopma noktasına gelmiştir. Bunun en önemli nedeni ise kuşkusuz İsrail’in Arap topraklarının işgali, Filistin meselesi ve Kudüs politikası olmuştur. İsrail’in bu konuda izlediği politikalara paralel Türkiye-İsrail diplomatik ilişkileri şekillenmiştir. Mesela, 1956 tarihinde İsrail’in Süveyş Kanalını işgal hareketi nedeniyle Türkiye İsrail’deki Büyükelçisini geri çekmiş ve diplomatik ilişkilerini Maslahatgüzar seviyesine indirmiştir.
İlişiklerin düzelmesiyle her ne kadar diplomatik ilişkiler Büyükelçilik düzeyine yükseltilmişse de bu durum ileri tarihlerde de tekrar etmiştir. Diplomatik ilişkilerde yaşanan bu gerginliklere karşın İsrail halkı Türkiye’ye karşı hep olumlu tavır içinde olmuştur.
Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kırılma noktası 2000’li yıllarda başlamıştır. Bu kırılmanın temel nedeni ise kuşkusuz Hamasın Filistinde güçlenmesi ve seçimi kazanması olmuştur. İsrail’e karşı daha radikal bir tutum alan İslami Direniş Hareketi “Hamas”ın Filistin’de güçlenmesi, 2006’daki seçimleri kazanması üzerine İsrail’in de Filistin’e tavrı sertleşmiştir. Buna karşın Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmeyen Türkiye, ona desteğini hiçbir zaman gizlememiştir. 2006’da Hamas lideri Halit Meşal’in sürpriz Türkiye ziyareti de Türkiye-İsrail ilişkilerini etkileyen olaylardan biri olmuştur. Türkiye, her iki tarafın da iradesi ile İsrail ile Hamas arasında arabulucuk yaparken, İsrail’in 2008 yılında aniden Gazze’ye saldırı düzenlemesi ve orantısız güç kullanarak bin beş yüz civarında Filistinliyi öldürmesi bir taraftan Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratırken, diğer taraftan da Türkiye’nin İsrail’e karşı sert bir politika izlemesine neden olmuştur.
Bu olaydan kısa bir süre sonra kamuoyunda “One Minute” olayı olarak da bilinen ve 2009 yılındaki Davos zirvesinde Erdoğan ile dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında yaşanan gerginlik iki ülkenin ilişkilerini oldukça bozmuştur. Bu gerginlikten bir yıl sonra, iki ülke arasındaki ilişkiler 2010 yılında Gazze’ye yardım götüren Marmara gemisine 31 Mayıs 2010’da uluslararası sularda İsrail tarafından düzenlenen ve dokuz Türk vatandaşının ölümüyle sonuçlanan saldırıdan sonra Ankara-Tel Aviv ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Bu olay üzerine Büyükelçiler geri çekilmiştir. Türkiye normalleşme için İsrail’den tazminat, özür ve Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması şartlarını sunmuştur.
Zaman zaman duran ve yıllar süren görüşmelerin sonucunda, önce Mart 2013’te dönemin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak özür dilemiş ve ardından Haziran 2016’da tazminat ve Gazze’ye insani yardım konularında da anlaşma sağlanmıştır. Bunun üzerine yeni atanan büyükelçiler Tel Aviv ve Ankara’da altı yıl sonra, 2016 sonunda göreve başlamıştır.
İki ülke arasında ilişkiler iyileşme dönemine girmişken bu sefer de Amerikan Birleşik Devletlerinin attığı adım ilişkilerin seyrini değiştirerek bozmayı başardı. 6 Aralık 2017’de ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etmesi ve ABD Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma planı, Türkiye’nin tepkisini çekmiş ve İsrail ile yeniden ilişkilerini bozmuştur.
İsrail’de öncekilere nazaran daha ılımlı bir yaklaşım sergileyen İsaac Herzog’un Cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında Türkiye Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın kendisini arayarak tebrik etmesi üzerinde ilişkiler yeniden yumuşama dönemine girmiştir. Bunun üzerine iki ülke arasında izlenen diplomatik ilişkiler sonucu İsrail Cumhurbaşkanı İ.Herzog, 9 Mart 2022’de Ankara’yı ziyaret etmiştir. Böylece 2007 yılından bu yana Türkiye ile İsrail arasındaki en üst düzey ziyaret 15 yıl sonra gerçekleşmiştir. Aslında İ.Herzog’un Türkiye ziyaretinde İsrail doğalgazının Türkiye üzerinde Avrupa’ya sevk edilmesi talebinin de büyük payı bulunmaktadır.
İsrail temel siyaset olarak Türkiye’nin uzatacağı dostluk elini hiçbir zaman geri çevirmek istememektedir. İsrail’in jeopolitik durumu bunu gerektirmektedir. İsrail’in menfaati de bunu gerektirmektedir. Aslında Türkiye ile İsrail arasında tesis edilecek sağlam bir ilişki iki ülkenin menfaati yanı sıra bölge barış ve istikrarına da ciddi katkı sağlayacaktır. Ancak burada İsrail’e büyük bir yükümlülük düşmektedir. Herşeyden önce İsrail herhangi bir gücün temsilcisi değil, bölgenin bir ülkesi gibi davranmalı, bölgenin gerçekleri ve değerlerini göz ardı etmemelidir. Filistin konusunda daha yapıcı politikalar izlemeli, Kudüs’ün İslam âlemi için ifade ettiği değeri algılamalıdır. Bu tür bir politika uzun dönemde İsrail’in menfaatine de olacaktır. Özellikle Rusya-Ukrayna muharebesi dolayısıyla doğal gaz açısından Rusya’ya bağımlı olan Avrupa Birliği ülkelerinin alternatif kaynak arayışında İsrail doğalgazı da önem kazanmıştır. Bu gazın Avrupa’ya taşınmasının en kısa yolu Türkiye’den geçmektedir.
Türkiye-İsrail diplomatik ilişkilerinin 2000’li yıllardan itibaren kötü bir seyir takip etmesine rağmen bu durum ekonomik ilişkilere yansımamıştır. Aksine, ekonomik ilişkiler hep iyi bir seyir izlemiştir. Türkiye ile İsrail’in ticaret hacmi son 5 yılda artarken 2021 yılında rekor kırarak 8,4 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye’nin dış ticaret fazlası verdiği ülkelerden biri olan İsrail, bu dönemde Türkiye’nin en çok ürün sattığı 9’uncu ülke olarak kayıtlara geçmiştir. 2022 senesinde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 milyar doları aşması beklenmektedir.
Sonuç olarak bölgenin istikrar ve barışı için Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyi olması önem taşımaktadır. İki ülke arasında görüş ayrılıklarının olması mümkündür, normaldir. Fikir ayrılıklarına rağmen bu ülkelerin bir biri ile diyalog içinde olabilmeyi başarmaları sorunların aşılmasında daha çok katkı sağlayacaktır.