Dr. Muhtar Fatih BEYDİLİ
“Tek millet – iki devlet!” sözünü Türklerin dil ve dimağına kazandıran Azerbaycan Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev oldu, ama şimdi bu söz daha geniş – Yedi Devlet – Tek Millet oldu…
Aynı hüznü ve sevinci paylaşarak Yedi Devlet – Tek Millet ruhuyla hep omuz omuza yürümeye devam edeceğiz.
2040 yılında, Yedi Devlet – Tek Millet dünyaya yeni bir güneş gibi doğacak. Yeni Dünya Düzeni’nde yeni bir küresel güç doğuyor 21. Yüzyıl’a hakim olacak.
Türk Devletleri Teşkilatı hayat buluyor. Dünyanın barışı için hayırlara vesile olsun. Yedi Devlet – Tek Millet hedefiyle yola devam. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı kendimizden ayrı görmedik, görmüyoruz.
Bugün Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan Türk Keneşi`ne âzâ devletlerimizdir. Teşkilatın merkezi İstanbul’dur, bazı merkezleri Bakü’de bulunmaktadır. Macaristan, akraba millet olmakla müşahit; gözlemci devlettir.
Bu değişim süreci içinde değişmeyen tek şey ise değişimdir Türk Devletleri Teşkilatı`nın dünyada bağımsız olmayan Türk Azınlıkları ve toplumların (Güney Azerbaycan Türkleri, Türkmen Sahra, Orta Doğu`da Suriye, Irak, Lübnan, Filistin Türkmenleri, Moldova Gagavuz Türkleri, Rusya ve Ukrayna Tatar Türkleri veb), gözlemci sıfatı olarak katılmaları tarihsel bir süreç içinde ele alınmalıdır.
KKTC’ye üyelik tanınmaması ise yadırganır bir hâldir.
Türk Keneşi’nin; Şûrası’nın kuruluş gâyesi başlıca şu hedeflerdir: Alfabe birliği, iktisadî ve ticarî iş birliği, şirketler ortaklığı, ulaşım kolaylığı, üniversite beraberlikleri, turizm, askerî dayanışma ve benzerleri…
“Hepimiz aynı dili konuşan, aynı dine inanan, tarihi, kültürü, medeniyeti bir 300 milyonluk çok büyük bir aileyiz” diyerek, kararlı yürüyüşünü sürdürüyordu ve yeni nesil içinde bu devam etmelidir. Bizler dosttan öte kardeşiz. Ayni kan, ayni soy, ayni din, ayni örf. Hepimiz OĞUZHAN Neslindeniz.
Yedi Büyük bozkırın Özelliği Türk dünyasının aynı köklere sahip olduğu ve tekrar ayağa kaldırılıp yaşatılması gerektiği Türk dünyasının bir hayaliydi, şimdi gerçek oldu. Bizler hepimiz kardeşiz. Birçok kişiyle, devletle dost olabilirsiniz, ancak kardeşlik Tanrı tarafından verilen bir değerdir. Türk dünyasının geçmişi nasıl şanlı olduysa, mutlaka geleceği de güzel ve şanlı olacaktır. Dünya medeniyetine nasıl barış ve huzur getirdiysek, bundan sonra da aynı barış ve huzuru sağlayacaktır.
Bugün; Avrupa ile Doğu arasındaki ana kara-deniz güzergahı olan İpek Yolu yeniden önem kazandı. Türk Devletleri, Avrupa ile Doğu arasında merkezi kara-deniz güzergahı konumunda yer alıyor. Avrupa Doğu arasında güzergah olmak tarihte İpek Yolu’nun Türkler’e sağladığı ekonomik katkı ve avantajın yeniden gündeme gelmesi anlamına gelir.
Doğu ve Batı arasında çok boyutlu bir dünya şekillenirken kardeş Türk devletleri arasındaki uyum ve işbirliğinin varacağı boyut hem ülkelerin kendi büyüklüğünü, hem bölgelerindeki liderliklerini, hem de dünyanın gidişatına yön verme noktasında belirleyici olmalarının da önünü açacaktır. Millet olarak gururla taşıdığımız tarihimiz sadece Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve kısmen Avrupa’ya değil, dünyanın genelinde Türkiye’nin konumunu da, etkisini de, etkinliğini de büyük ölçüde ortaya çıkaracaktır.
Elbette, Zengezur Bölgesi’nde bulunan Zengilan’dan geçen Zengezur koridoru açılacak ve bu, bütün Türk dünyasını birleştirecektir. Burası bir kilit noktadır. Karabağ’ın kurtarılışı bağlamında, yüzyıl önceden, özellikle emperyalist devletler tarafından kurgularıyla Türkiye’nin Asya’ya açılan kapısını araya Ermenistan’ı sokarak kesen Zengezur koridoru hemen açılmalı.
Bu koridorun açılması Türkiye’nin garantörlüğünde bulunan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti – Azerbaycan-Orta Asya’ya doğrudan ulaşılmasının önünü açan jeopolitik hamledir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanacak bu güzergahın önem kazandığı gerçeğinden hareketle, bölgede jeo-ekonomik Çin hakimiyeti karşısında Türk Devletleri Teşkilatı yeni bir güç olarak masalarda yerini alacaktır.
Arap Birliği’ne de, AB’ye de, diğer birliklerin topuna da verilecek cevap Türk Birliği’nden geçer. Hiçbir yere sırtımızı dönmeden, ama birbirimize sırtımızı dayayarak dünyanın çok kutuplu halini ancak Türk Birliği dengeler.
Bütün bunlardan dolayıdır ki şimdi seslendirilen arzu şudur: Yedi Devlet – Tek Millet Ruhuyla Hep Omuz Omuza Yürümeye devam!
Hem kazanılan bu millî şuur, hem sahip olunan 5 milyon km karelik coğrafya, hem de 300 milyona yakın nüfus büyük bir imkân, güç ve kozdur. Sonuçta tavsiyelerimiz; Teşkilat’ta olması gereken devlet ve otonom idareler mutlaka olmalıdır. Dünyada Türk toplumları ve Azınlıklarına gözlemci sıfatı verilmelidir. Dost ülkeler müşahit devlet olabilmelidir.
Yazımı Oğuz Ata’nın duasının son bölümüyle bitireyim istedim: “Ulu Tanrı! Güzel Tanrı! Gök Tanrı! TÜRKÇE konuşulan, TÜRK’e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK’ün hükmü altında bırak!
Birlikten kuvvet doğar! Kardeşliğimiz, birliğimiz ve dirliğimiz daim olsun.