Son yeniləmə: 16 İyul 2021 07:40
Mevlüt Çavuşoğlu – Türkiye Dışişleri Bakanı
Uluslararası toplum terörizmi her türlü biçim ve tezahürleriyle kınadığını ve terörizmle mücadele kararlılığını sıklıkla ifade ediyor. Bu yerinde bir tutum, zira terörizm tüm insanlığın ortak güvenliğine, refahına, değerlerine ve daha parlak bir gelecek beklentilerine başlıca tehdit olmayı sürdürüyor.
Terörizm olgusu son yıllarda bir dönüşüm geçirdi. Bu süreçte, terör örgütlerinin amaç ve araçları genişlerken, eylemleri yeni boyutlar kazandı. Terör örgütleri sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler ile hızla evrilen uluslararası ortama kendilerini uyarlama gayretindeler. Terör gruplarının bazıları açıkça görünür değiller ve sinsice tasarlanmış bir propaganda aracının arkasına saklanmış durumdalar. Bu durum, küresel terörle mücadele stratejimizin de gözden geçirilmesini gerektiriyor. Terörle etkin mücadele için, yeni nesil terör örgütlerine ilişkin kapsamlı bir algı ve farkındalığa, yeni bir perspektife ve uluslararası toplumun bu yönde sergileyeceği güçlü siyasi iradeye ihtiyaç var.
Yeni terörizm tehdidi karşısında yerleşik varsayımlarımızı gözden geçirerek klişeleri yıkmanın zamanı geldi. Yeni bir terör örgütü türü olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve Türkiye’nin buna karşı mücadelesi bu konuda çarpıcı bir örnektir.
Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ tarafından kalkışılan acımasız bir darbe girişimiyle karşı karşıya geldi. Devlet organlarına sızmış gizli bir terör örgütü olan FETÖ, demokrasiyi yıkmaya ve demokratik yollarla seçilmiş hükümeti silah kullanarak devirmeye kalkıştı. O kara gecede, FETÖ’nün terör eylemleri 251 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 2000’den fazla vatandaşımızın yaralanmasına neden oldu. Milletin hür iradesinin vücut bulduğu Meclisimiz ve Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere devlet kurumları tanklar, askeri uçaklar ve helikopterlerle düzenlenen ağır saldırılara maruz kaldı.
FETÖ üyeleri o gece Türk milletine karşı nasıl bu denli acımasız olabildiler? Seçilmiş hükümete ve meşru anayasal düzene nasıl böyle düşman hale geldiler? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar bazı ülkelerde etkin faaliyet gösteren bu son derece tehlikeli yapının ortaya çıkışına ve yapılanmasına dair ipuçları barındırabilir.
Bu sinsi örgütün üyeleri Türkiye’de ve farklı ülkelerde çoğunlukla okullar, dil merkezleri ya da yurtlar şeklindeki sözde eğitim kurumlarında, en kutsal milli ve manevi değerlerin istismarı yoluyla ideolojik eğitime ve beyin yıkamaya tabi tutuldular. Dünya görüşleri de sözde ‘Kainat İmamı’ ilan edilen FETÖ elebaşı Fetullah Gülen etrafında inşa edilmiş uydurma bir bilgelik miti etrafında şekillendi. FETÖ içindeki çarpık hiyerarşi onun emirlerinin mutlak gerçekler olarak görülmesini zorunlu kılıyor ve bu emirler, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı olsalar bile sorgulanamıyor. FETÖ tam bağlılıklarını teminat altına almak için genç insanların beyinlerini o derece yıkamış ki, bu gençler sonunda arkadaşlarına, hatta ailelerine yabancılaşmışlar. Nitekim, FETÖ mensubu darbeciler, adeta uzaktan kumanda edilen birer robot gibi, talimat geldiğinde 15 Temmuz gecesi çalışma ve silah arkadaşlarına silah doğrultmaktan ve onları katletmekten çekinmediler.
FETÖ iltisaklı şahıslar bulundukları toplumda farklı kimliklere bürünerek gizlenmek konusunda da mahirler. Örgüt; sivil, askeri ve güvenlik bürokrasisini özellikle hedef seçmiş. Tüm bu yapılanmanın nihai amacı ise devletin kurumlarını ele geçirmek.
Türkiye’nin darbe girişimi öncesinde yaşadığı tecrübe, FETÖ’nün gündemini ilerletmek için başvurabileceği yasadışı yöntemlerin örnekleriyle doludur. Bunlar arasında siyasetçi ve bürokratlara şantaj yapmak, üyelerini devlet kurumlarına yerleştirmek için merkezi sınavlarda geniş çaplı sistematik hileye başvurmak, manipülasyon, muhalifleri aleyhine yargı süreçleri başlatmak için hayal ürünü iddialar ortaya atmak ve bu amaçla sahibi bulundukları medya, iş, okul ve STK ağlarından faydalanmak gibi hususlar var.
FETÖ’nün birinci açık hedefi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu nedenle, uluslararası kamuoyunu Türkiye aleyhinde yönlendirmeyi hedefleyen sistematik bir kara propaganda faaliyeti içindedirler. Ancak, şu dostça tavsiyeyi paylaşmak isterim: FETÖ’nün sadece Türkiye’ye yönelik bir tehdit olduğunu düşünmek vahim bir yanılgı olur. FETÖ’nün melce bulduğu ülkelerde başlatılacak yasal soruşturmaların, mali yolsuzluklardan vize ve iltica başvurularındaki sahtekarlığa kadar, bulunduğu ülkenin kanunlarını çiğneyen pek çok yasadışı faaliyeti gün yüzüne çıkaracağına şüphe yoktur. Bu ülkeler için bu adımı atmanın zamanı çoktan geldi.
Örgüt mensuplarının öne sürdüklerinin aksine, FETÖ Türkiye’de siyasi bir çatışmanın tarafı değil, eli kanlı bir terör ve suç ağıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen, iktidar veya muhalefet tüm siyasi partiler de FETÖ’yü bir terör ve suç ağı olarak görmektedir.
Mesajım net. FETÖ dahil, biçimleri ne olursa olsun, tüm terörist örgütlere karşı aynı kararlılıkla ve birlikte hareket etmek zorundayız. Terör eylemlerinde bulunanlara taviz verilemez. FETÖ örneğinde olduğu gibi, terörizmin gizli yüzünü de dikkate alarak demokrasiyi ve özgürlükleri savunmalıyız. Bunu vatandaşlarımıza, terörizmin kurbanlarına ve gelecek nesillere borçluyuz.
Bayraqdar.info: Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun FETÖ konulu makalesi 15 Temmuz 2021`de Dışişleri Bakanlığı`nca da yayınlanarak geniş yankı gördü. Farklı dillere çevrilerek yayınlanan ve gerçekten de konuya uzman bakışı içeren yazının önemini dikkate alarak biz de yayınlamaya karar verdik. Umarız, okurlarımız böyle bir yazıyı okumaktan memnun olurlar.